24 Aralık 2012 Pazartesi

ÇOCUKLAR VE OYUNCAKLARI


OYUNCAĞIN ÖNEMİ VE TASARIM SÜRECİ



      Oyun oynamak hayatımızın hemen hemen her aşamasında var olan bir faaliyettir. Oyun oynamanın özellikle küçük yaştaki çocuklar üzerindeki etkilerinin önemli olduğu bilinmektedir. Çünkü hayata yeni başlayan çocuklar sevinçlerini, üzüntülerini, kıskançlıklarını oynadığı oyuncaklar ile paylaşırlar ve içlerindeki enerjiyi oyuncaklar vasıtasıyla boşaltırlar. Çocuklar oyuncaklar sayesinde bir çok kavramı eğlenerek öğrenirler. Bundan dolayı oyuncakların çocukların gelişiminde önemli bir yerinin olduğunu görmekteyiz. Oyuncak tasarlarken de tasarlayacağımız oyuncakların çocuklar üzerinde etkisi göz ardı edilmemelidir.


    Oyuncak tasarlarken dikkat edilmesi gereken konulara değinecek olursak öncelikle hazırlanan oyuncağın çocuğun yaşına, gelişim düzeyine uygunluğu ve ilgi ve ihtiyaçlarına karşılık verebilecek düzeyde olmasına dikkat edilir. Oyuncağın yapım malzemesinin iyi seçilmiş olmasına ve çocuğa hasar vermeyecek bir 
yapıya sahip olmasına dikkat edilir. Tasarlanan oyuncaklar dayanıklı ve temizlenmesi kolay olmalıdır. Oyuncağın boyutu ve biçimi çocuğun oyuncağı kullanacağı alana uygun olacak bir şekilde tasarlanmalıdır. Oyuncakta kullanılan malzemeler dikkat edilmeli çocuğun yutabileceği ufak parçalar kullanılmamalıdır. Oyuncakta çocuğun duyu organlarına hitap edecek özellikler bulunmalıdır. Çocuğun gelişim alanlarının çoğunu destekleyecek uyarıcılara sahip olmalıdır. Oyuncağın yanıcı ve parlayıcı nitelikleri olmamalı, boyası çıkmayan parlak ve ilgi çeken boyalar kullanılmalıdır. Bu oyuncaklar çocuğun kendini ifade etmesine, özgür ve rahat hissetmesine olanak sağlamalıdır.
      Çocuğumuza oyuncak alırken dikkat etmemiz gerekenlere değinecek olursak öncelikle aldığımız oyuncağın çocuğun bilişsel gelişimini hangi yönde geliştireceğinin bilincinde olunmalıdır. Çocuğun ilgi duyduğu tarzda oyuncaklar alınmalı kızlara ve erkeklere göre tasarlanmış oyuncaklar tercih edilmelidir. Her oyuncak çocuğun gelişiminde farklı roller oynar, bazı oyuncaklar çocukta gözlem becerisini etkilerken bazısı da çocuğun ince kas sistemini ve psikomotor gelişimini sağlarlar. Oyuncak alırken bunlara dikkat edilmesi çocuklarınızın yararına olacaktır.

        Oyun, çocuk için ciddi bir iştir.


16 Aralık 2012 Pazar

ENGELLİLER İÇİN GELİŞTİRİLEBİLİR MATERYALLER

                                  ENGELLİLER İÇİN MATERYALLER



    Çevremizde veya sokakta karşı-
laştığımız engelli insanlar var. Onlarında yaşadığı bir hayat ve o hayata tutunmalarını sağlayan nedenler var. Bu engelli insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri bilindiği üzere zor olmalı. Engelli olmak sadece doğuştan gelmiyor tabi belli kazalar ve hastalıklardan dolayı da engelli kalabiliyor insanlar. Bizler de bunun bilincinde olup ona göre hareket etmeliyiz ve engelli insanlara bu zor yaşam şartlarında elimizden geldiğince yardımcı olmalıyız. Bu konumuzda engelli insanların eğitim görmeleri için tasarlanabilecek materyallerden ve bu materyalleri tasarlamada karşılaşılacak sorunları ele alacağız.
     Engelliler için hazırlanmış materyallerini araştırdığımızda kullanılacak pek fazla materyalin olmadığını görüyoruz. Bunun sebebinin de hazırlanmasının zorlu olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu zorluklar engelli bireylerin engelli durumlarını göre değişmektedir. Örneğin sakat engelliler için günümüzde fonksiyonlu tekerlekli sandalyeler ve dışarıda gezebilmeleri için kaldırımların veya merdivenlerin yavaş yavaş engellilerinde düşünülerek yapıldığını görüyoruz. Görme veya işitme engelliler açısından düşündüğümüzde onlar için yapılan materyallerin az olduğunu ve maliyetlerinin yüksek olduğunu görüyoruz.


     Şu an engelli birçok bireyin daha iyi bir yaşam geçirmeleri için destek vermeli gözleri görmeyen birine göz, kulakları işitmeyen birine kulak olmalıyız. Hayata her zaman kendi penceremizden değil de biraz da onların penceresinden bakmalıyız. İşitme engelliler için en büyük sorunun başka birinin söylediklerini duyamadıklarından iletişim kuramamaları onlar için büyük sıkıntılar yarattığını düşünüyorum.  İşitme engelliler için geliştirilebilir bir düşüncem var onu açıklayacak olursam. İşitme engelli birey için düşündüğüm bir gözlük var. Bu gözlük işitme engelli birey için bir nevi kulak işlevi görecek. Bu gözlüğün işlevi karşıda konuşan kişinin ağız hareketlerini algılayarak gözlüğün ekranına yazı şeklinde yansıtması ile olabilir. Bunun için gözlüğe bir kameranın yerleştirilmesi ve konuşan kişinin ağız hareketlerini gözlüğün hafızasındaki veriler yoluyla okuyup bu okuduğu verileri gözlüğün ekranına yansıtması ile işitme engellinin bu yazılar sayesinde karşıdaki kişi ile iletişimini sağlayabileceğini düşünüyorum.  Tabi ileri düzey bir teknoloji gerektirebilir bununda üstünde durulduğu takdirde yapılabileceğini düşünüyorum.

      Unutmayalım her sağlıklı insan, bir engelli adayıdır…

9 Aralık 2012 Pazar

GOOGLE SKECTHUP DİJİTAL ÖYKÜLEME METNİ


    DİJİTAL ÖYKÜLEME GOOGLE SKECTHUP

    Bu program ile tanışmam amcamın bir gün benden bir ricada bulunmasıyla başladı. Amcam inşaatına başladığı çiftlik için benden bilgisayarda resim çizmemi istedi. Tabi bende ilk olarak paint ve benzeri programlarla amcamın istediği resmi çizmeye başladım. Bir süre bunla uğraştıktan sonra yapmak istediklerimin çok sınırlı olduğunu anladım. Böyle paint programı kullanarak çizim yapmamın benim gibi bir böte öğrencisine yakışmadığını düşündüm. Ve yapmam gerekenin 3 boyutlu bir çizim olmasına karar verdim. Böyle yaparsam yapacağım işin daha iyi ve anlaşılır olduğunun farkına verdim. Hemen internetten araştırarak ve arkadaşlarıma danışarak ne gibi programlar kullanacağımı araştırdım.
     Birçok yerde karşılaştığım program Google Skecthup programıydı ve kullanmam gereken programın bu program olduğuna karar verdim. Hemen bu programı bilgisayarıma indirdim. Tabi işin zor tarafı olan bu programı öğrenmekti. İnternetten eğitim videolarını ve örnek taslaklarını inceledim. Bu programı öğrenmek birkaç günümü aldı.
     Programı artık iyice biliyor ve düşündüğüm çizimleri rahatça yapabiliyordum. Amcamın istediği taslağı bitirmiştim bile. Yaptığım çizimi amcama gösterdiğimde onunda çok beğendiğini fark ettim. Daha sonra bu program ile başka alanlarda çizimlerimde oldu. Bu programı kullandıkça öğreniyor ve programa olan ilgim artıyordu. Bu programın güzel yanlarından biride çizmiş olduğunuz  3 boyutlu projeleri Google Eart programına kolaylıkla yerleştirebiliyorsunuz.
    Google Skecthup programı ile ileride ticari kazanç sağlayacağımı da düşünerek bu program ile çalışmalarımı sürdüreceğim.    

22 Kasım 2012 Perşembe

PC DONANIM

                                     ANAKART VE BİLEŞENLERİ

Anakart Nedir?

Bilgisayar donanımlarını birbirlerine bağlamak ve koordineli halde çalışmalarını sağlamak için kullanılan bir donanımdır. Parçaların aralarında iletişim kurmasını ve gerekli işlemlerin gerçekleşmesini sağlamak için anakartlar üzerinde harici işlemci yanında kart işlemcileri de bulunmaktadır. Chipset olarak ta adlandırılan bu işlemcilerin bilgisayar performansı üzerinde çok etkili oldukları bilinmektedir. Dahili parçaları birbirine bağlamanın yanında bilgisayarı dış çevre ile iletişimini (ses, görüntü, veri) sağlamak içinde üzerinde portlar bulunmaktadır. Kısaca bilgisayarların olmazsa olmaz parçasıdır. Günümüzde birçok anakart üreticisi firma (intel, asus, gigabyte, msi, dfi vs..) genellikle birkaç chipset üreticisinin işlemcilerini kullansalar bile kartlar üzerindeki diğer donanım ve araçlar ile birbirlerine karşı üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar.

Anakartların Temel Parçaları ve Görevleri

Diğer bilgisayar donanımlarını ve dış dünya ile iletişimi sağlamak için anakart üzerinde çeşitli portlar ve entegreler (işlemci ve diğer) bulunmaktadır. Aşağıdaki resimde örnek bir anakart devresinin üstten görüntüsü bulunmaktadır.
Anakart Genel Görünüm
Yukarıdaki resimde gözüken anakart ile diğer anakartlar arasında mantık ve çalışma prensibi olarak çok fazla fark yoktur. Devre üstünde bulunan parçalardan diğer anakartlarda'da bulunan anakartların ortak parçaları olan adlandırılan çalışma birimlerini inceleyecek olursak;
Anakart İşlemcisi - Dahili İşlemci (Chipset): Yukarıda da kısaca bahsettiğimiz gibi, anakartlarda parçalar arasındaki veri transferlerini ve anakartı dışarı ile çeşitli bağlantılarını sağlamak için anakart işlemcisi olarak ta adlandırılan chipset işlemcileri bulunmaktadır. Örnek olarak harddisk üzerindeki bir veri işlemci ile işlenirken veya işlemcideki bir veri ekran kartı üzerinden görüntüye dönüştürülürken bu entegreler üzerinden transfer yapılmaktadır. Bilgisayara takılı olan parçalar genellikle farklı hızda ve türde iletişim birimlerine sahipleridir. Birbirleriyle direk olarak haberleşemezler işte burda da yine chipset'ler devreye girmektedir. Aradaki bu farklılıkları ortak bir merkezde toplayarak parçaların uyum içinde haberleşmelerini sağlamaktadır. Aşağıdaki resimde yukarıdaki anakartın Kuzey Köprüsü işlemcisi yani kart üzerindeki iki dahili genel işlemciden biri gözükmektedir.
Anakart Chipset Görünümü
Dahili işlemci (chipset) hızları çok yüksek olduğu için ve mimarileriyle de ilgili olarak ısınmalar gözükmektedir. Bu nedenle parçalar için soğutucu modüller kullanılmaktadır. Birçok aletin aynı zamanda haberleşmesini ve birbirlerine veri transferi yapmasını sağlayan bu entegreler anakartların en temel parçalarındandır. Şu anda birkaç büyük firma (intel, nvidia, via ..) bu chipsetlerin üretimini üstlenmiştir. Anakart üreticilerinin bir çoğru bu firmaları özellikle intel ve nvidianın chipsetlerini kullanmaktadır.

Dahili Parça Portları

Bu portlar bilgisayar kasası içinde bulunan ve genellikle sadece dış bağlantılarını gördüğümüz kartların ve parçaların bağlandığı portlardır. Aşağıdaki anakart resminde numaralandırdığımız portlar ve görevleri aşağıda verilmiştir.
Anakart Parçaları
1.) PCI Portları: Bu portlar bilgisayara satın aldığımız, ekran kartı dışındaki kartları bağlamak için kullandığımız portlardır. Örnek olarak ses kartı, televizyon - tv kartı, ethernet kartı, güvenlik kartı gibi kartlar bu portlara bağlanmaktadır. PCI portunun veri hızı 33 MHz veya 66 MHZ düzeyindedir. 124 pi ile tek seferde 32 bitlik bir veri transferi sağlamaktadır. 3.3v veya 5v düzeyinde çalışma gerilimine sahip olup 32bit adresleme yapabilmektedir (4GB). Son olarak ta saniyede 133MB veri transferi yapabilmektedir.
2.) PCI Express Portları: Bu portlar PCI slotunun yerini almak için tasarlanmıştır ve çok yakın zamanda artık kartlarda sadece bu portlar kullanılacaktır. Veri transfer hızları ve ergonomisi sebebiyle PCI ile kıyaslanmaz derece güçlüdür. PCI Express 1.1 ve PCI Express 2.0 versiyonları mevcuttur. PCI Express 1.1 de 2.5GB/Saniye veri transfer hızı PCI Express 2.0 da ise bunun iki katı yani 5GB/saniye veri transfer hızları yapılabilmektedir. Yeni üretilen dahili kartlar (ses, tv, mpeg decoder vs...) artık bu teknolojiye uygun olarak üretimlerini arttırmaktadırlar.
3.) PCI EXPRESS X16 Portu: Bu slot ise AGP ye alternatif olarak geliştirilmiştir. Temelde PCI EXPRESS mantığını kullanmaktadır fakat katman sayısı çok fazla olduğu için veri transfer hızları inanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Bazı anakrtlarda iki adet bu slottan bulunmaktadır. Temel mantık iki ekran kartını aynı anakarta bağlayarak görüntü işleme kalitesini dahada yükseltmektir. Ekran kartları için tasarlanan PCI EXPRESS X16 slotu saniyede 4GB veri transferi sağlamaktadır. 16 hat kullanmakta ve her hat saniyede 250MB veri transferi sağlayabilmektedir. Yeni nesi ekran kartlarının tamamı bu slot yapısına uygun olarak üretilmektedir.
4.) IDE - ATA Portu: Bu port ise bilgisayarımıza CDRom, CRrewriter, DVDRom, IDE Destekli Harddiskleri bağlamak için kullanılmaktadır. Integrated Drive Elektronics - Dahili Sürücü Elektroniği terimlerinin kısaltması ile elde edilmiş olan bu arabirimin üst versiyonları 100MHZ hıza ve 48 bit ile 144PB depolama kapasitesine sahiptir. Paralel ATA olarak adlandırılan bu arabirimde veriler 40 gözlü kablolar ile iletilmekte ve aynı kablo üstüne birden fazla IDE destekli parça takılabilmektedir.
5.) Sata ve Sata 2 Portları: Bu portlar ise ATA arabiriminin paralel moddan seri moda ve bazı geliştirilmeler yapılmasıyla elde edilmiştir. Veri transfer hızları çok büyük ölçüde artmakla birlikte yeni sürümde sata 2.0 ile 3.0Gb/saniye veya 300MB/saniye veri transferi sağlayabilmektedir. Kullanılan kablo teknolojisi ile kasa içinde daha ergonomik bir kullanım sağlanmaktadır. 4 Pin ile harddisk anakart arasında veri iletişimi sağlanmaktadır. Yakın zamanda sata 3.0 ın çıkması ile birlikte veri transfer hızı 6.0Gb/Saniye düzeyine çıkacaktır. Bu portlar anakart işlemcilerine direk bağlantılı değildir. Kablolardan gelen veriler öncelikle bu iletişim protokolü için özel olarak üretilen sata kontrolcü entegreleri tarafından işlenip chipsete aktarılmaktadır.
6.) Distek Sürücü Bağlantı Portu: Bu porta ise disket sürücüler bağlanmaktadır. Son derece sınırlı bir transfer hızına sahiptir ve ergonomik olarak kullanışlı değildir. Yeni nesil pclerde artık bu slot kullanılmamaya başlanmıştır.
7.) Güç Bağlantı Portu: Kasada bulunan güç kaynağından (power supply) anakarta gerekli olan gücü sağlamak için yapılacak bağlantıda kullanılacak olan porttur. Sağlam bir şekilde karta monteli olup kart için gerekli olan +5v -5v +12v güçleri buradan sağlanmaktadır.
Dahili parçalar için kullanılan portları ve çalışma şekillerini yukarıda anlattık. Diğer sabit parçalar ve bağlantı portları ile ilgili bilgiler aşağıda bulunmaktadır.

Dahili Parça Portları - İşlemci ve Ram

Bu soketlerin diğer bağlantılardan farkı, anakart üzerinde takılı kalmaları ve bilgisayarın en önemli parçalarından ikisi olmalarıdır. Bilgisayar üzerinde yürütülen ana işlemleri hepsi bu iki parça üzerinde yapılmaktadır.
İşlemci - CPU Portu: İşlemci kendisine gelen komut ve bilgileri uygun şekilde işleyerek çıktıları ram ve diğer gereken parçalara aktarmaktadır. Bilgilerin büyük kısmı ram üzerinde toplanacağı için bu iki parça arasında çok fazla sayıda bağlantı vardır ve genellikle birbirine yakın pozisyonda tasarlanırlar. Aşağıdaki resimde örnek bir işlemci slotu gözükmektedir.
Anakart İşlemci Slotu
Bu slotlar genellikle değişik standartlarda üretilirler. Günümüzdeki en önemli iki işlemci üretici firmanın ürettiği ve kullandığı genel standartlar;
Intel İşlemcileri için: Soket 370, 423, 478, 479, 486, 495, 603, 604, 611, LGA 775
AMD İşlemcileri İçin: 563, 754, 939, 940, AM2, AM2+, AM3, 1207 gibi soketler kullanılmaktadır. Bizim resmimizde bulunana soket LGA 775 soketidir. Bu soket türlerinde erkek bacaklar anakart üzerinde bulunmaktadır.
İşlemciler çalışırken ısı seviyeleri yükseldiği için soğutulmaya kesinlikle ihtiyaçları vardır. Hatta pasif değil fan montajı ile aktif olarak soğutulmaları gerekmektedir. Soğutucu bağlanabilmesi içinde yuva çevresinde belirli bir boşluk bulunmaktadır. Ayrıca yuvanın çevresinde bulunan parçalar genellikle güç mosfetleri ve regulatör devreleridir. İşlemcilerde voltaj dalgalanmasının çok ufak değerlerde olması yada hiç olmaması tercih edilmektedir. Bu nedenle güç kaynağı regulasyonu yanında anakart üreticileri işlemci için kendi özel geliştirdikleri regulatör devrelerinde kullanmaktadırlar.
Ram Portu - DIMM Port: Yukarıdada kısaca açıkladığımız gibi işlemci ve ram slotları birbirine genellikle yakın üretilirler çünkü aralarında çok fazla kablo bağlantısı vardır ve bilgisayar hızını en çok etkileyen elemanlardır. Ram parçasına kısaca değinecek olursak, normalde bilgileri harddisk üzerinden okuyup işlemek ne kadar hızlı olursa olsun ekranda takılmalar ile karşılaşırız çünkü bir sayfadan diğerine geçerken harddisk üzerindeki verinin alınıp işlenmesi, harddsikin erişim süresinden dolayı gecikir. Fakat ram'lar, üzerindeki bilgileri anında ekrana ve gerekli birimlere aktarma yeteneklerine sahiplerdir. Dolayısıyla gerekli bilgiler işlemci tarafından işlenip ram'e aktarılır ve oradan da gerektiği zaman kullanılırlar. Örnek verecek olursak bilgisayarımızda bir program çalıştırdığımız zaman bu program harddsik züerinden uygun şekilde işlenerek ram bellek üzerine aktarılmaktadır. Program üzerinde herhangi bir işlem yaparken aslında program ram üzerinden çalışmaktadır. Aksi taktirde herhangi bir işlemde veya sayfa değişiminde her defasında harddsik kullanılıyor olsaydı çok fazla zaman kaybımız olurdu.
Anakart Ram DIMM Slotu
Yukarıda resimde örnek bir 240 Pin DIMM Ram slotu - DDR2 gözükmektedir. Soket yapılarına gelecek olursak. Ram soket yapı standartları aşağıdaki gibidir;
SDRAM Standartları: 72 pin SO-DIMM, 100 pin DIMM, 144 pin SO-DIMM, 168 pin DIMM
DDR SDRAM Standartları: 200 pin SO-DIMM, 240 pin DIMM bu standartlar DDR2 ve DDR3 içinde kullanılmaktadır.
Boyut olarak 256MB, 512MB, 1GB, 2GB, 4GB gibi standartlar vardır. Anakartların adresleme yeteneklerine bağlı olarak 16GB veri büyüklüğünde ram takılabilecek 4 slot bulunabilir. Ramler üzerindeki bellek entegreleri sayesinde çok büyük verileri kaydedebilirler ve sadece elektrik varken veriler üzerinde durur. Herhangi bir elektrik kesintisinde üstündeki veriler sıfırlanır. Yeni anakartlarda genellikle 4 tane DIMM slotu bulunmaktadır. Dimm slotları kullanılırken eğer elimizde iki tane ram varsa aynı bölgedeki iki slota takılmazlar. 1 tanesi sarıya takılır diğerdie ikinci sarıya takılır. 3 ram varsa işlemciye yakın olan ilk kırmızıya takılır. Ram takma işlemlerini yaparken gerekli belgeleri okumanızı tavsiye ederiz.

Harici Parça Portları

Bu portlar ise bilgisayarımızın içindeki verileri ve bilgilerin dış dünya ile haberleştirilmesini sağlar. Örnek; ses, internet, mouse, klavye gibi parçalar bu slotlara bağlanarak çalışmaktadır. Aşağıdaki resimde bulunan bağlantı portları ve görevlerini inceleyecek olursak.
Anakart Dış Bağlantı Portları
1.) Klavye ve Mouse Portu: Bu portlar ile klavye ve mouse gibi aygıtlarımızı pc'ye bağlarız. Dışarıdan gireceğimiz bilgiler ve yapmak istediğimiz herşeyi kontrol eden bu iki aleti anakarta bağlayan yuva burasıdır. Bu aygıtlar ayrıca USB portu üzerinden de bağlanabilmektedir.
2.) Paralel Port: Eski bir iletişim birimidir ve yeni nesil bilgisayar anakartlarında kullanılmamaya başlanmaktadır. Çok küçük veri transfer hızlarıyla (Baud rate) çalışmaktadırlar.
3.) Seri Port: RS232 olarak ta adlandırılabile bu port'ta eski bir bağlantı arabirimidir ve yine paralele port gibi yeni nesil kartlarda kullanılmamaya başlanmaktadır. Seri protta veri transferi RX ve TX olarak adlandırılan iki bacak vasıtasıyla iletilmektedir.
4.) USB Portu: Yeni nesil iletişim teknolojisi olarak kullanılan USB 480Mbit/Saniye veri transfer hızına ulaşmaktadır. Bağlantı kablo sayısının az olması ve ergonomik bir bağlantı yapısıyla hemen hemen tüm aletler artık bu arabirimi desteklemektedirler. Bilgisayardaki usb port sayısı kasa önü ile birlikte genellikle 4 taneden fazladır.
5.) Ethernet Portu: Resimde gözüken en üstteki port RJ 45 olarak adlandırılan ethernet portudur ve bilgisayarın ağ ile bağlantılı olmasını ve internete bağlanmasını sağlamaktadır.10 pinli olan bu konnektör telefon kablosunun uç yapısına bezmektedir.
6.) Ses Portları: Bilgisayardaki sesli verileri işleyen ses kartının çıkış portlarıdır. Hoparlörler bu soketlere bağlanırlar. 5+1, 2+1. 7+1 gibi formatları destekleyen türleri bulunmaktadır.
Tüm bu port ve parçaların haricinde anakart üstünde bios adı verilen ve anakartın özelliklerini ve çalışma ayarlarını belirleyen ve bilgisayardan ayarlanabilen entegreler bulunmaktadır. İşlemciler overclock yaparken veya kart üzerindeki sabit bazı ayarları değiştirirken bios yeniden ayarlanmalıdır. Bios haricinde çeşitli görevleri olan birçok entegre ve harici elektronik aygıt'ta, anakartın bir düzen içinde olmasını ve diğer donanımlar ile uyum içinde çalışmasını sağlamaktadır.

15 Kasım 2012 Perşembe

BİLGİSAYAR OYUNLARI

EĞİTİMDE BİLGİSAYAR OYUNLARI
    
     Bilgisayar oyunları çıktığından beri çoğunlukla çocukların ilgi odağı olmuş ve bunun dışında gençlerin      ve büyük yaştaki bireylerinde vazgeçilmez tutkusu olmuştur. Peki bilgisayar oyunlarından sadece zevk almak için mi yani sadece eğlence amaçlımı kullanıyoruz sorusunu sorduğumuzda burada çelişkiye düşüyoruz. Bilgisayar oyunlarının çıktığı zamanlar sadece eğlence amaçlı olduklarını söyleyebiliriz. Günümüzde ise bu kadar ilgi gören bilgisayarların eğitime entegre edilerek eğitimi daha verimli ve daha kalıcı olmasını sağladığını görüyoruz. Bu Çocukların bu derece hoşlarına giden ve bıkmadan usanmadan oynadıkları bilgisayar oyunlarının eğitimde kullanılması üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bu şekilde geleneksel sınıf ortamlarının sıkıcılığı aşılarak, eğitim süreci eğlenceli ve çocuklar için cazip bir hale getirilebilir aslında.


   Eğitsel bilgisayar oyunları, oyunların sadece çekici bir türü değildir. Aynı zamanda öğrencilerin becerilerini geliştirmeye yardımcı, hazırlandığı konu alanına özgü bilgi örüntülerini içinde taşıyan yapıdadır. Yani eğitsel bilgisayar oyunları öğrenciye hoşça vakit geçirten, ama gerçekleşen etkinlik içerisinde bilgiler de öğreten veya önceki bilgileri pekiştiren bir özelliktedir. 
    Eğitsel bilgisayar oyunları ders müfredatında yer alan hedeflere ulaşmak amacı ile işe koşulabilir.

     Hiçbir eğitsel amaç gütmeyen oyunların bile öğretici olduğunu düşünüyorum. Çünkü bilgisayar oyunlarında ne olursa olsun onu oynayan çocuk bir plan ve programa göre hareket ediyor yani oyunların onu yönlendirmesi de çocukta bir öğrenmeye yol açtığı kanısındayım. Her oyunun bir hedefi vardır kullanıcı bu oyunla hedefe ulaşmaya çalışarak aslında verilen hedef için karşılaştığı etapları veya bölümleri geçerek ona ulaşmaya çalışır. Bu da bireyin ileri ki zamanda kendine hedef belirlemesine ve bu hedefinin gerçekleşmesi için karşılaştığı sorunları çözmesinde yardımcı olacaktır.
    
     Normal bilgisayar oyunlarının kullanıcıda ne gibi eğitimler sağladığına değinecek olursak, öncelikle kullanıcının oynadığı oyuna göre bu değişebilir. Bir çok kullanıcı doğal olarak oyun tutkunudur. Oyun oynamak toplumda boş ve gereksiz bir işmiş gibi görünse de oyun oynamanın birçok faydası olduğunu düşünüyorum. Oyun türlerine göre biraz örnek verirsek. Mesela strateji oyunlarını iyi oynayabilen insanların çok hızlı düşünebildiklerini ve planladıklarını sıralı bir biçimde eyleme aktarabildiklerini düşünüyorum.

    ABD çapında gerçekleştirilen bir araştırmaya göre aksiyon oyunlarıyla fazlasıyla vakit geçiren oyuncuların görüş netliği ciddi oranda artıyor.

      Araştırma 22 kişiden oluşan iki farklı grup arasında yapıldı. Bir grup Call of Duty 2 ve Unreal Tournament gibi aksiyon oyunlarını oynarken, bir diğer grup ise göz koordinasyonunun çok da gerekli olmadığı The Sims 2 ile zaman geçirdi. 50 saatlik 
oyun süresinin ardından ortaya çıkan sonuç ise bir hayli ilginçti; zira uzmanlara göre aksiyon oyunu oynayan grup üyelerinin en az %43'ünün görme yeteneğinde ciddi bir iyileşme gözlemlendi; ancak Sims ile zaman geçirenlerde hemen hiçbir gelişme saptanamadı. Diğer bir deyişle bu araştırmayla, Call of Duty 2 oyununu oynayan deneklerin %58'inin çevreye karşı algılama yeteneklerinde ciddi bir artış tespit edilerek Sims'in bu yönde herhangi bir katkısının olmadığının altı çizildi.

      Ayrıca çoğu oyun hatta hepsi İngilizce dilinde olduğu için İngilizcemizin gelişmesinde de katkıda bulunuyor. Yani özetle oyun oynamanın abartılmadığı sürece faydalı olduğunu söyleyebiliriz…    
    

11 Kasım 2012 Pazar

EĞİTİMDE MATERYAL KULLANIMI


EĞİTİMDE BİLİŞSEL DÜZEYE GÖRE MATERYAL KULLANIMI


   Eğitim amacı güden ve eğitimin hedeflerine ulaşması konusunda eğitimin bilişsel düzeye göre ve bu düzeyin materyal seçiminde nasıl davranılması gerektiğini açıklayacağız.         

   Öncelikle bilişsel düzeyin kapsamından bahsedecek olursak kısaca verilecek eğitimin uygulanacak kitleye uygunluğu diyebiliriz. Yani burada eğitimi gerçekleştiren kişinin eğitimini gerçekleştireceği hedef kitlesinin bilgi düzeyini iyi bilmesi ve buna paralel olarak bilgi düzeyine göre eğitiminde kullanacağı materyalleri seçmelidir.

    Günümüzde eğitimde materyal kullanımı oldukça artmış ve eğitimin hedeflerine ulaşması konusun da daha da iyiyi gitmesine yardımcı olmaktadır. Bu kullanılan materyallerin öğrencide ne gibi değişiklikler yarattığına değinirsek. Öncelikle öğrencinin derse olan ilgisinin arttığını ve sıkıcılıktan kurtardığını söyleyebiliriz. Ders de etkin olan sadece öğretmen değil aynı zamanda öğrencide etkin oluyor. Dersler daha zevkli bir hal alıyor. Kullanılan zamanının daha kısa olduğu gözlemleniyor ve neticede etkili bir öğretim sağlanıyor.

      Bilişsel düzeyde materyal kullanımını açıklamak için üç gurubun olduğunu ve bu gurupların ilköğretim, ortaöğretim ve lisedeki öğrenciler olduğunu varsayarak bunlara materyal seçimini ve kullanımını açıklayalım.
    
     İlk olarak ilköğretim düzeyindeki öğrencilere materyal seçimini ve kullanımını açıklayalım. Bu bilişsel düzeydeki çocuklar somut işlemler döneminde olduğu için daha çok bu yönde materyal seçilmelidir. Bu düzeydeki çocuklar görsel-işitsel ağırlıklı eğitime tabi tutulmalıdırlar. Görsel-işitsel materyal olarak projeksiyon, video ve cd leri örnek olarak verebiliriz. Bu yaştaki çocuklar dersten çabuk sıkıldıkları için oyun tabanlı eğitiminde çocuklar üzerinde etkili olacağını söyleyebiliriz.
    
     İkinci gurup olarak ortaöğretim öğrencilerini ele alırsak; bu seviyedeki öğrencilerin kullandıkları araçlarda ilköğretim 4. ve 5. Sınıf ların kullandığı araçlarla paralellik gösterir. Bu düzeyin eğitiminde soyut kavramlarda kullanılabilir. Bu düzeyde de görsel-işitsel materyaller kullanılabileceği gibi uygulamalı materyallerde kullanılabilir. Buna örnek olarak eğitim için hazırlanmış yazılımları verebiliriz.
   
     Üçüncü gurup olan lise düzeyindeki öğrencilere gelecek olursak bu bilişsel düzeydeki öğrenciler daha çok uygulamalı eğitime tabi tutulmalıdırlar. Öğrenciler derste aktif olmaya teşvik edilmelidirler. Derslerde sunumlara ve ders ile ilgili videolara yer verilmelidir. Bu şekilde öğrencilerin dersten sıkılması ve dersin veriminin de pozitif olacağı görülecektir. Öğrencilere öğrendiği konular ile ilgili basit programlar yapılmasını veya ödevlerle dersi pekiştirmesi sağlanabilir.
    
     Sonuç olarak eğitimde materyal kullanırken bilişsel düzeyi göz önüne almanın ve buna göre materyal seçiminin yapılması eğitimin verimini olumlu yönde olacağını anlattık. İleride öğretmen olacak arkadaşların da bu düzeyde hareket etmeleri temennisiyle..  

9 Kasım 2012 Cuma

EĞİTİMDE BİREYSEL FARKLILIKLAR


Eğitimde Bireysel Farklılıklar

Toplumda var olan insanlar boy, ağırlık, renk, dil, ırk gibi unsurlarda farklı olduğu kadar da zeka, yetenek konusunda da farklılıklar gösterirler. Bu durumu her insan, diğer insanlarla etkileşimde bulunurken az çok deneyimlemiştir. Her bireyin anlama düzeyi, yetenek düzeyi farklıdır. Burada asıl amaç bireylerindeki bu farklılıkların bilincinde olup onlara karşı verilecek eğitimlerin bu bilgiler göz önüne alınarak verilmesidir. Bütün öğrencilerin aynı özelliklere sahip olduğunu varsaymak, öğrencinin kendi zekasını veya yeteneğini ortaya çıkarması açısından büyük sorunları beraberinde getirir. Bu yönden problemleri, üstün yönleri, zayıflıkları, başarı ve başarısızlıklarıyla her öğrencinin ayrı bir dünya olduğunu bilmek ve bunları keşfetmeye çalışmak gerekir.   
Davranış değiştirme ve geliştirme süreci olarak tanımlayabileceğimiz eğitim, bireysel özelliklerin ayrıntılı olarak dikkate alınması gereken özel bir alandır. Bir kimsenin neleri, ne derecede ve hangi yöntemlerle öğrenebileceğini, öncelikle onun doğasından kaynaklanan bireysel özellikleri belirlemektedir. Eğitim anlayışı bu gerçeği dikkate almadığı takdirde, istendik davranışları geliştirme çabalarının başarısız kalması bir yana, bireyde istenmedik bazı davranışların gelişmesi de söz konusu olabilmektedir.
Bu çalışmanın öğrencilerin bireysel farklılıklarının neler olduğunu belirleyip bu durumun eğitime yansımasını tespit etmektir. Bireyin var olan niteliklerini tanıyıp bunların farkında olmamızdaki amaç farklı niteliklerle bireyi betimleyip hangi koşullarda ve ne şekilde davranacağını kavramaktır. Ayrıca farklılıkların bireylerin yaşantısında son derece önemli olduğunu belirtmek mümkündür. 
Okul çocuğun psikososyal gelişimini sağlama ve olumlu yönde geliştirme adına iki yönde öğrenciye gelişim imkanı sunar. Bunlardan birincisi çocuğun toplumsal bir birey olarak yaşamasını sağlayıcı sosyal davranışları, normları ve ortak değerleri çocuğa öğretmektir. İkincisi ise her bireyin kendine özgü, farklılığını keşfetmesini sağlayıcı çalışmalar yapmaktır.



Eğitim sistemimizde özellikle son yıllarda yapılan çalışmaların bütününde birey esas alınmaktadır. Eğitim sisteminin de en önemli unsuru olan bireyler öğrenen arasındaki çeşitli farklılıklar olduğunu belirtmek mümkündür. Bir eğitimci olarak amacımız bu farklılıkların önemini kavrayıp bireylerin sahip oldukları bu özellikleriyle eğitim ortamında istenilen hedeflere ulaşmayı sağlamaktır. Farklı fiziksel özellikle sahip bireylerin aynı zamanda farklı ilgi, yetenek ve zekâya sahip olduğunu anlayıp eğitim alanındaki çalışmalarında bu durumu göz önünde bulundurmak eğitimciler açısından oldukça önemli olduğunu söylemek mümkündür.
       
Yaşadığımız çağ; gelişimin her alanda baş döndürücü bir hızla yaşandığı dönemdir. Bu hızlı gelişimin eğitime en büyük katkısının bireyi ön plana almış olması da yadsınamaz. Her bireyin gelişimi, zeka, ilgi, hazırbulunuşluluk ve yetenek noktasının birbirinden farklı olması eğitimde bireysel farklılıkların önemini arttırmaktadır. Eğitim sistemimizde geleneksel yaklaşımda daha çok bireylerin zihinsel gelişimleri ile ilgilenilmekteydi.

Zihinsel gelişimi doğrudan etkileyen faktörlerden en önemlisi olan “zeka” hakkındaki çalışmalara bakıldığında 1920’lerde Spearman ile başlayıp sonrasında Thorndike ile gelişerek devam eden zeka çalışmalarında 1960’lara doğru Guilford’un “Küp Kuramı” ile artık zekanın birden çok çeşidi olduğu anlaşılabilir. Son olarak da Howard Gardner 1980’lerden günümüze şimdilik dokuz farklı çeşidini keşfettiği ve araştırmalarına halen devam ettiği “Çoklu Zeka Kuramı”nı ortaya atarak aslında eğitimde bireylerin birbirinden oldukça farklı öğrenme yapılarına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Farklı öğrenme stillerine ya da farklı kişilik tiplerine sahip bireyler ile yaşadığı toplumda cinsiyetler arasında birtakım ayrımların olduğu bir ortamdaki bireyler arasında oldukça belirgin farklılıklar gözlemlenmektedir.

 Zor öğrenen veya kolay öğrenen öğrencileri tanımlama ve kıyaslama esasına değinecek olursak; zor öğrenen öğrenciler aslında öğrenmeyi öğrenmeyen kişilerdir. Her bireyin eğitimi algılayış ve kavrayış farkı olduğundan dolayı eğitimi alan öğrenci kendi doğasını yani nasıl daha iyi anlayacağını keşfedip bulmalıdır. Daha sonraki aşamalar da ise kendine has olan yöntemle eğitimini gerçekleştirmelidir.
Kolay öğrenen öğrencilere de değinirsek öğrenmeyi öğrenmiş kişiler diyebiliriz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu bireyler kendi doğasını iyi tanıyan bireylerdir ve alacakları eğitimlerde bu doğayla iç içedir. Kendini tanıyan insan her zaman daha kolay öğrenecektir çünkü eğitim insanın içinde başlar.

Bireylerin fiziksel gelişimleri hemen hemen aynı olmakla beraber zihinsel gelişimleri açısından farklılıklar yaşanmaktadır. Bu durum bireylerin eğitimimizin önemli etkenlerinden biri olan “hazırbulunuşluluk seviyesi”ne de etki etmektir. Eğitim sistemimizde yer alan yeni yönelim ve yaklaşımlar; “bireyi” ve “bireyin eğitim ortamındaki yeri” açısından oldukça önemli değişimler içermekle birlikte hala istenilen düzeyde değildir. Bu durum gerek eğitimcilerin bu anlamda yeterince yetişmemiş olmasından gerekse de eğitim ve öğretim ortamındaki donanımın yetersiz olmasından kaynaklandığı söylenebilir.

Bireyler arasındaki farklılıkların tespit edilip bu farklılıklardan yola çıkarak eğitim – öğretim ortamında yapılacak çalışmalarla sorun olarak algıladığımız olumsuz durumları en aza indirgemek mümkündür. Oluşturacağımız zengin bir öğrenme – öğretme ortamında bireylerin öğrenme kapasitesini arttırmak mümkün olacağı gibi bireylerin bu farklılıkların aslında yaşamda bir birey olarak aslında ne kadar gerekli ve önemli olduğu bilinci de bireye kazandırılmalıdır. Unutmayalım ki; eğitimde sahip olduğumuz bu farklılıklar bireyler açısından zenginlik kaynağı olmakla birlikte kaliteyi arama ve yeni buluşlar için de önemli bir zemin oluşturmaktadır.

FATİH PROJESİ

Fatih Projesi Nedir? 

    Eğitimde FATİH Projesi, eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğini sağlamak ve okullarımızdaki teknolojiyi iyileştirmek amacıyla Bilişim Teknolojileri araçlarının öğrenme-öğretme sürecinde daha fazla duyu organına hitap edilecek şekilde, derslerde etkin kullanımı için; okul öncesi, ilköğretim ile orta öğretim düzeyindeki tüm okullarımızın 620.000 dersliğine tablet pc, LCD Panel Etkileşimli Tahta ve internet ağ altyapısı sağlanacaktır. 
       Dersliklere kurulan BT donanımının öğrenme-öğretme sürecinde etkin kullanımını sağlamak amacıyla öğretmenlere hizmetiçi eğitimler verilecektir. Bu süreçte öğretim programları BT destekli öğretime uyumlu hale getirilerek eğitsel e-İçerikler oluşturulacaktır.
        Eğitimde Fatih Projesi Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmekte olup, Ulaştırma Bakanlığı tarafından desteklenen bir projedir. 5 yılda tamamlanması planlanmıştır. birinci yıl ortaöğretim okulları, ikinci yıl ilköğretim ikinci kademe, üçüncü yıl ise ilköğretim birinci kademe ve okul öncesi kurumlarının BT donanım ve yazılım altyapısı, e-içerik ihtiyacı, öğretmen kılavuz kitaplarının güncellenmesi, öğretmenler için hizmetiçi eğitimler ve bilinçli, güvenli, yönetilebilir BT ve internet kullanımı ihtiyaçlarının tamamlanması hedeflenmektedir.
           Bu kapsamda Eğitimde FATİH projesi beş ana bileşenden oluşmaktadır. Bunlar:


Fatih Projesi Bileşenleri























Fatih Projesinin Amacı

      Ülkemiz gündeminde bir yıldır FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İlerletme Hareketi) projesi vardır. FATİH, MEB’in okullardaki bilgi teknolojisi kullanımını bir ileri düzeye götürme projesidir.   
     E-Dönüşüm Türkiye kapsamında üretilen ve Ülkemizin bilgi toplumu olma sürecindeki eylemleri tanımlayan Bilgi Toplumu Stratejisi Belgesi, Kalkınma Planları, Bakanlığımız Stratejik Planı ve BT Politika Raporunda yer alan hedefler doğrultusunda 2013 yılı sonuna kadar dersliklere BT araçları sağlanarak, BT destekli öğretimin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.



Fatih Projesinin Hakkında

       Fatih projesi maliyeti yüksek bir projedir. Bu tür projeler yüksek risk içeren projelerdir; başarısız olma ihtimali ciddidir. Bu tür projelere aşamalı olarak, kapsamlı araştırmalar, pilot uygulamalar sonrasında hayata geçirilmelidir. Donanım ve yazılımlar sürekli gelişmektedir. Bu nedenle farklılıklar kaçınılmaz olacaktır. Pilot aşamasında farklı seçenekler ve platformlar planlı bir şekilde denenmelidir. Farklı firmaların seçenekleri, firma ve MEB katkısıyla, bağımsız bilimsel kurulların denetiminde yeterli uzunlukta ve kapsamda bilimsel olarak denenmeli, sonuçlar açık ortamlarda tartışılmalıdır. Ana aktörler öğretmen ve öğrencilerin farklı etkinliklerini kurgulayan alternatif öğrenme senaryoları kurulmalı ve bunlar da pilot değerlendirme çalışmalarında yer almalıdır. Bir büyük projenin başarısı için proje maliyetinin önemli bir kısmı araştırma ve geliştirmeye ayrılmalıdır. Ülkemizin eğitimde Bilgi Teknolojileri Kullanım stratejisi ortaya konmalı ve eğitim stratejisi ve Bilgi Teknolojileri stratejisi uyumlu olmalıdır.

   
      Öğretmenlerin eğitilmesi, kazanılması, bu teknolojileri benimseyerek, gönül rahatlığı ile kullanması sağlanmalıdır; bu ise ciddi bir iştir; çok hızlı yapılamaz. İnternet farklılığı, çeşitliliği ve çok kültürlülüğü temsil etmektedir. Müfredatın bir çerçeve ile yetinmesi, öğretmene ve öğrenciye farklı olabilme esnekliğini ve özgürlüğünü tanımalıdır. Mevcut kitapların elektronik ortama aktarılması, yani z-kitap, arzulanan e-kitap olmayacaktır. Teknolojiyi ve eğitimi anlayan, işin felsefesini iyi bilen uzmanlar e-kitapları yeniden tasarlamalıdır. Öğretmenler, internetde buldukları öğrenme nesnelerini, açık öğrenme malzemelerini rahatça kullanma ve onları geliştirme ve paylaşma özgürlüğüne ve ortamına sahip olmalıdır. İnternet ortamında bu ilkelerle tasarlanmamış ve uygulamaya geçmemiş her düzeydeki “öğrenme” ortamının ve programının, eski paradigmayı destekleyen yani hala merkezi bir kaynaktan bilgi yüklemesi yapmaya çabalayan uygulamaları ezip geçtiğini ve onları birer birer yok ettiğini görmekteyiz.


15 Ekim 2012 Pazartesi


EĞİTİM TEKNOLOJİSİ

Gelişen bilim ve teknolojinin yarattığı yeni koşullara ayak uydurabilmek için bir arayış ve yarış içinde bulunan toplumların hedefi “bilgi toplumu” olmaktır. İçinde yaşadığımız dönem, bilginin güç olarak görüldüğü bir dönemdir. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişme sonucu, bilgi ve teknolojilerin geçerlilik süresi kısalmakta ve sanayi toplumları bilgi toplumlarına dönüşmektedir. Bilgi sürekli artarken iletişim ağları ile taşınabilir ve paylaşılabilir duruma gelmektedir.
Bilgi teknolojileri eğitim sürecinin geliştirilmesinde de önemli role sahiptir. Bilgi teknolojileri öğretme-öğrenme ortamında önemli bir yer tutmakta ve öğretme-öğrenme süreci için yeni olanaklar sunmaktadır. Günümüzde eğitim bir yandan yeni teknolojileri öğretmek, öte yandan da toplumda bu teknolojileri kullanabilen bireyler yetiştirmekle yükümlüdür. On dokuzuncu yüzyılda eğitimde evrenselliğin sağlanmasından sonra televizyon, sinema, radyo, tepegöz ve bilgisayar gibi teknolojiler önem kazanmıştır.
Eğitim teknolojisi, öğrencilerin öğrenme düzeylerini yükseltmek üzere fen bilimleri alanında üretilen teknoloji ürünlerinin ve davranış bilimleri alanında ortaya çıkan bilgi birikiminin eğitim etkinliklerinde sistematik bir yaklaşımla uygulanmaya konma sürecidir. Ancak eğitim teknolojisi örgün eğitimle sınırlı değildir. Yaygın eğitimde çalışanların iş verimini artırmak amacıyla düzenlenen eğitim etkinliklerinde de eğitim teknolojisi kullanılmaktadır.


EĞİTİM TEKNOLOJİSİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ

EĞİTİM TEKNOLOJİSİNİN GELİŞİM DÖNEMLERİ

Aklan’a göre eğitim teknolojilerinin gelişim dönemleri aşağıdaki şekildedir:

I.                   GELİŞİM DÖNEMİ

Yazı Öncesi

Yazı

Matbaa

II.                GELİŞİM DÖNEMİ

Görsel işitsel araçlar

TV

Bilgisayar
Programlı öğretim                       

III.             İKİLEM DÖNEMİ                          

1)      Bireysel öğretim

2)      Kitlesel eğitim

IV.             OTOMASYON DÖNEMİ

Bireysel ve kitlesel

V.                SİBERNASYON DÖNEMİ

Geleneksel öğretmenlik ve okul sisteminin tamamen değişmesi



 
Tarihi gelişimi incelendiğinde, teknolojinin 1950’lere kadar daha çok sanayi sektörünü etkilediği görülür. Bu dönemlerde eğitim teknolojisi endüstriyel teknolojiden yaklaşık bir yüzyıl kadar geride bulunuyordu (I. Dönem). Eğitim teknolojisi altın çağına ikinci dünya savaşı ile başlamış oldu. Bir yandan ikinci dünya savaşı, soğuk savaş, uzay yarışı bir yandan da fizik ve davranış bilimlerindeki gelişmelerin etkisi ile meydana gelen sayısız yenilikler, diğer bir yandan öğrenci sayısı artışı ve öğretmen gereksinimi gibi gelişmeler önceki dönemlere kıyasla oldukça farklı bir eğitim teknolojisinin gelişmesine yol açtı. Böylece, bugün öğretim ortamı tek kitaptan bilgisayara kadar çok geniş ve çeşitli alanı kapsamaktadır. Bu gelişmeye temel olan üç ana etken ;
  • Televizyonun icadı,
  • Sistemler teknolojisinin geliştirilmesi,
  • Teknokratların ticari amaçla teknoloji öncesi eğitimi kendilerine gelecek vaad eden bir alan olarak görmeleridir.

Eğitim sürecindeki bu değişme ve gelişmeler esas itibariyle çeşitli biçimlerde bir eğitim ortamı yaratan fiziksel bilimlerdeki gelişmeler ile deneysel psikologların etkinlikleri sonucu ve yıllar boyu biriken bilgiler ile entelektüel yönden kuvvetli, ileri görüşlü öğretmenlerin katkılarıyla olmuştur.

Henüz bir oluşum döneminde olan bu teknoloji, teşvik edici ve önleyici olmak üzere iki yönlü bir etki altında gelişmektedir. Geleneksel sistemin denenmiş olan sakıncaları, değişen ve gelişen gereksinimleri karşılamadaki yetersizliği, yüksek maliyeti, bu sistemi yenileme çabaları, artan hükümet yatırımları, araştırma ve kaynak merkezlerinin kurulması, böyle bir teknolojinin gelişmesini teşvik edici noktalardır.  

Diğer taraftan, makinenin öğretmenin yerini alacağı, öğrenme öğretme sürecini mekanikleştireceği, öğrenci-öğretmen etkileşimini azaltacağı, yeni teknolojik araçların yapılarının karmaşık ve ilk yatırım masraflarının yüksek olması, diğer alanlardan uyarlanmış araçlar, yeniliğe karşı tutucu davranışlar, eğitim kurumlarının eğitimi dar anlamda ve kendi tekellerinde görmeleri, diğer kurumlardaki eğitim ve gelişmeleri dikkate almamaları, eğitimin bilimsel ve profesyonel bir uğraşı alanı olarak benimsenmemesi gelişmeyi önleyici unsurlardır.


Bu etkiler altında 1960’lı yıllarda eğitim teknolojisinde iki yönlü bir gelişme izlenmiştir. Kitle eğitimi ve bireysel öğretim (III. Dönem).
Kitle eğitiminde temel araç televizyondur. Bu tip eğitimde televizyondan dört değişik biçimde yararlanılmaktadır.

v  Televizyonda özel eğitim kanallarından yayın yapmak,

v  Ticari kanallar üzerinden yayın yapmak,

v  Kapalı devre yayın sistemini geliştirmek,

v  Sınıf öğretmeni yerine bir seçenek olarak “Campton” tipi filme alınmış konferansları kapalı devre üzerinden yayınlamak.

Bugün ise, bunlara uydu, bilgisayar ve videonun eklenmesiyle telekonferans ve benzeri yöntemler de geliştirilmiş bulunmaktadır.
    Bireysel öğretim ise, öğretim makineleri olarak bilinen ve sistemler ile çeşitli araçlardan oluşturulmuş eğitim ortamıdır. Başlıca uygulama biçimleri :

v  Bireysel okuma araçları,

v  Slaytları, film şeritlerini, filmleri ve teyp bantlarını bireysel olarak seyredip, dinleme araçları,

v  Çeşitli elektronik öğrenme laboratuarları,

v  Özel olarak programlaştırılmış basılı materyaller.

Bugün ise, bu alanda bilgisayarla öğretim teknolojisi ve etkileşimli video en yaygın uygulamalar olarak görülmektedir.
Eğitim teknolojisinde izlenen bu iki yönlü gelişme devresinin ikinci aşama biçimini ikinci gruptaki yöntem ve araçların birleştirilerek daha ileri düzeyde bir otomasyon geliştirilmesi şeklinde geliştiği ve üçüncü aşama devresinde ise klasik öğretmenliğin ve okul sistemi yapısının elimine edileceği tahmin edilmektedir.
Böylece, yazı öncesi dönemden başlayarak bugünkü sibernasyon dönemine ulaşıncaya dek eğitim teknolojisi yazı, görsel işitsel araçlar, bireysel ve kitlesel eğitim ve ileri düzeyde otomasyon gibi gelişim dönemlerini yaşamıştır.