Eğitimde Bireysel Farklılıklar
Toplumda
var olan insanlar boy, ağırlık, renk, dil, ırk gibi unsurlarda farklı olduğu
kadar da zeka, yetenek konusunda da farklılıklar
gösterirler. Bu durumu her insan, diğer
insanlarla etkileşimde bulunurken az çok deneyimlemiştir. Her bireyin anlama düzeyi, yetenek
düzeyi farklıdır. Burada asıl amaç bireylerindeki bu farklılıkların bilincinde
olup onlara karşı verilecek eğitimlerin bu bilgiler göz önüne alınarak
verilmesidir. Bütün öğrencilerin aynı özelliklere sahip olduğunu varsaymak,
öğrencinin kendi zekasını veya yeteneğini ortaya çıkarması açısından büyük
sorunları beraberinde getirir. Bu yönden problemleri, üstün yönleri,
zayıflıkları, başarı ve başarısızlıklarıyla her öğrencinin ayrı bir dünya
olduğunu bilmek ve bunları keşfetmeye çalışmak gerekir.
Davranış değiştirme ve
geliştirme süreci olarak tanımlayabileceğimiz eğitim, bireysel özelliklerin
ayrıntılı olarak dikkate alınması gereken özel bir alandır. Bir kimsenin
neleri, ne derecede ve hangi yöntemlerle öğrenebileceğini, öncelikle onun
doğasından kaynaklanan bireysel özellikleri belirlemektedir. Eğitim anlayışı bu
gerçeği dikkate almadığı takdirde, istendik davranışları geliştirme çabalarının
başarısız kalması bir yana, bireyde istenmedik bazı davranışların gelişmesi de
söz konusu olabilmektedir.
Bu çalışmanın öğrencilerin bireysel farklılıklarının neler olduğunu
belirleyip bu durumun eğitime yansımasını tespit etmektir. Bireyin var olan
niteliklerini tanıyıp bunların farkında olmamızdaki amaç farklı niteliklerle
bireyi betimleyip hangi koşullarda ve ne şekilde davranacağını kavramaktır.
Ayrıca farklılıkların bireylerin yaşantısında son derece önemli olduğunu
belirtmek mümkündür.
Okul çocuğun psikososyal gelişimini
sağlama ve olumlu yönde geliştirme adına iki yönde öğrenciye gelişim imkanı
sunar. Bunlardan birincisi çocuğun toplumsal bir birey olarak yaşamasını
sağlayıcı sosyal davranışları, normları ve ortak değerleri çocuğa öğretmektir.
İkincisi ise her bireyin kendine özgü, farklılığını keşfetmesini sağlayıcı
çalışmalar yapmaktır.
Eğitim sistemimizde
özellikle son yıllarda yapılan çalışmaların bütününde birey esas alınmaktadır. Eğitim
sisteminin de en önemli unsuru olan bireyler öğrenen arasındaki çeşitli
farklılıklar olduğunu belirtmek mümkündür. Bir eğitimci olarak amacımız bu
farklılıkların önemini kavrayıp bireylerin sahip oldukları bu özellikleriyle
eğitim ortamında istenilen hedeflere ulaşmayı sağlamaktır. Farklı fiziksel özellikle
sahip bireylerin aynı zamanda farklı ilgi, yetenek ve zekâya sahip olduğunu
anlayıp eğitim alanındaki çalışmalarında bu durumu göz önünde bulundurmak
eğitimciler açısından oldukça önemli olduğunu söylemek mümkündür.
Yaşadığımız çağ;
gelişimin her alanda baş döndürücü bir hızla yaşandığı dönemdir. Bu hızlı
gelişimin eğitime en büyük katkısının bireyi ön plana almış olması da
yadsınamaz. Her bireyin gelişimi, zeka, ilgi, hazırbulunuşluluk ve yetenek
noktasının birbirinden farklı olması eğitimde bireysel farklılıkların önemini
arttırmaktadır. Eğitim sistemimizde geleneksel yaklaşımda daha çok bireylerin
zihinsel gelişimleri ile ilgilenilmekteydi.
Zihinsel gelişimi doğrudan etkileyen faktörlerden en önemlisi olan “zeka” hakkındaki çalışmalara bakıldığında 1920’lerde Spearman ile başlayıp sonrasında Thorndike ile gelişerek devam eden zeka çalışmalarında 1960’lara doğru Guilford’un “Küp Kuramı” ile artık zekanın birden çok çeşidi olduğu anlaşılabilir. Son olarak da Howard Gardner 1980’lerden günümüze şimdilik dokuz farklı çeşidini keşfettiği ve araştırmalarına halen devam ettiği “Çoklu Zeka Kuramı”nı ortaya atarak aslında eğitimde bireylerin birbirinden oldukça farklı öğrenme yapılarına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Farklı öğrenme stillerine ya da farklı kişilik tiplerine sahip bireyler ile yaşadığı toplumda cinsiyetler arasında birtakım ayrımların olduğu bir ortamdaki bireyler arasında oldukça belirgin farklılıklar gözlemlenmektedir.
Zihinsel gelişimi doğrudan etkileyen faktörlerden en önemlisi olan “zeka” hakkındaki çalışmalara bakıldığında 1920’lerde Spearman ile başlayıp sonrasında Thorndike ile gelişerek devam eden zeka çalışmalarında 1960’lara doğru Guilford’un “Küp Kuramı” ile artık zekanın birden çok çeşidi olduğu anlaşılabilir. Son olarak da Howard Gardner 1980’lerden günümüze şimdilik dokuz farklı çeşidini keşfettiği ve araştırmalarına halen devam ettiği “Çoklu Zeka Kuramı”nı ortaya atarak aslında eğitimde bireylerin birbirinden oldukça farklı öğrenme yapılarına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Farklı öğrenme stillerine ya da farklı kişilik tiplerine sahip bireyler ile yaşadığı toplumda cinsiyetler arasında birtakım ayrımların olduğu bir ortamdaki bireyler arasında oldukça belirgin farklılıklar gözlemlenmektedir.
![](http://3.bp.blogspot.com/-HoqIfue_8NQ/UJzx88GHfXI/AAAAAAAAAHY/rJ3PJCXX8hE/s1600/kuantum_basari1.jpg)
Kolay öğrenen
öğrencilere de değinirsek öğrenmeyi öğrenmiş kişiler diyebiliriz. Yukarıda da
belirttiğimiz gibi bu bireyler kendi doğasını iyi tanıyan bireylerdir ve
alacakları eğitimlerde bu doğayla iç içedir. Kendini tanıyan insan her zaman
daha kolay öğrenecektir çünkü eğitim insanın içinde başlar.
Bireylerin fiziksel
gelişimleri hemen hemen aynı olmakla beraber zihinsel gelişimleri açısından
farklılıklar yaşanmaktadır. Bu durum bireylerin eğitimimizin önemli
etkenlerinden biri olan “hazırbulunuşluluk seviyesi”ne de etki etmektir. Eğitim
sistemimizde yer alan yeni yönelim ve yaklaşımlar; “bireyi” ve “bireyin eğitim
ortamındaki yeri” açısından oldukça önemli değişimler içermekle birlikte hala
istenilen düzeyde değildir. Bu durum gerek eğitimcilerin bu anlamda yeterince
yetişmemiş olmasından gerekse de eğitim ve öğretim ortamındaki donanımın
yetersiz olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Bireyler arasındaki farklılıkların tespit edilip bu farklılıklardan yola çıkarak eğitim – öğretim ortamında yapılacak çalışmalarla sorun olarak algıladığımız olumsuz durumları en aza indirgemek mümkündür. Oluşturacağımız zengin bir öğrenme – öğretme ortamında bireylerin öğrenme kapasitesini arttırmak mümkün olacağı gibi bireylerin bu farklılıkların aslında yaşamda bir birey olarak aslında ne kadar gerekli ve önemli olduğu bilinci de bireye kazandırılmalıdır. Unutmayalım ki; eğitimde sahip olduğumuz bu farklılıklar bireyler açısından zenginlik kaynağı olmakla birlikte kaliteyi arama ve yeni buluşlar için de önemli bir zemin oluşturmaktadır.
Bireyler arasındaki farklılıkların tespit edilip bu farklılıklardan yola çıkarak eğitim – öğretim ortamında yapılacak çalışmalarla sorun olarak algıladığımız olumsuz durumları en aza indirgemek mümkündür. Oluşturacağımız zengin bir öğrenme – öğretme ortamında bireylerin öğrenme kapasitesini arttırmak mümkün olacağı gibi bireylerin bu farklılıkların aslında yaşamda bir birey olarak aslında ne kadar gerekli ve önemli olduğu bilinci de bireye kazandırılmalıdır. Unutmayalım ki; eğitimde sahip olduğumuz bu farklılıklar bireyler açısından zenginlik kaynağı olmakla birlikte kaliteyi arama ve yeni buluşlar için de önemli bir zemin oluşturmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder