9 Kasım 2012 Cuma

EĞİTİMDE BİREYSEL FARKLILIKLAR


Eğitimde Bireysel Farklılıklar

Toplumda var olan insanlar boy, ağırlık, renk, dil, ırk gibi unsurlarda farklı olduğu kadar da zeka, yetenek konusunda da farklılıklar gösterirler. Bu durumu her insan, diğer insanlarla etkileşimde bulunurken az çok deneyimlemiştir. Her bireyin anlama düzeyi, yetenek düzeyi farklıdır. Burada asıl amaç bireylerindeki bu farklılıkların bilincinde olup onlara karşı verilecek eğitimlerin bu bilgiler göz önüne alınarak verilmesidir. Bütün öğrencilerin aynı özelliklere sahip olduğunu varsaymak, öğrencinin kendi zekasını veya yeteneğini ortaya çıkarması açısından büyük sorunları beraberinde getirir. Bu yönden problemleri, üstün yönleri, zayıflıkları, başarı ve başarısızlıklarıyla her öğrencinin ayrı bir dünya olduğunu bilmek ve bunları keşfetmeye çalışmak gerekir.   
Davranış değiştirme ve geliştirme süreci olarak tanımlayabileceğimiz eğitim, bireysel özelliklerin ayrıntılı olarak dikkate alınması gereken özel bir alandır. Bir kimsenin neleri, ne derecede ve hangi yöntemlerle öğrenebileceğini, öncelikle onun doğasından kaynaklanan bireysel özellikleri belirlemektedir. Eğitim anlayışı bu gerçeği dikkate almadığı takdirde, istendik davranışları geliştirme çabalarının başarısız kalması bir yana, bireyde istenmedik bazı davranışların gelişmesi de söz konusu olabilmektedir.
Bu çalışmanın öğrencilerin bireysel farklılıklarının neler olduğunu belirleyip bu durumun eğitime yansımasını tespit etmektir. Bireyin var olan niteliklerini tanıyıp bunların farkında olmamızdaki amaç farklı niteliklerle bireyi betimleyip hangi koşullarda ve ne şekilde davranacağını kavramaktır. Ayrıca farklılıkların bireylerin yaşantısında son derece önemli olduğunu belirtmek mümkündür. 
Okul çocuğun psikososyal gelişimini sağlama ve olumlu yönde geliştirme adına iki yönde öğrenciye gelişim imkanı sunar. Bunlardan birincisi çocuğun toplumsal bir birey olarak yaşamasını sağlayıcı sosyal davranışları, normları ve ortak değerleri çocuğa öğretmektir. İkincisi ise her bireyin kendine özgü, farklılığını keşfetmesini sağlayıcı çalışmalar yapmaktır.



Eğitim sistemimizde özellikle son yıllarda yapılan çalışmaların bütününde birey esas alınmaktadır. Eğitim sisteminin de en önemli unsuru olan bireyler öğrenen arasındaki çeşitli farklılıklar olduğunu belirtmek mümkündür. Bir eğitimci olarak amacımız bu farklılıkların önemini kavrayıp bireylerin sahip oldukları bu özellikleriyle eğitim ortamında istenilen hedeflere ulaşmayı sağlamaktır. Farklı fiziksel özellikle sahip bireylerin aynı zamanda farklı ilgi, yetenek ve zekâya sahip olduğunu anlayıp eğitim alanındaki çalışmalarında bu durumu göz önünde bulundurmak eğitimciler açısından oldukça önemli olduğunu söylemek mümkündür.
       
Yaşadığımız çağ; gelişimin her alanda baş döndürücü bir hızla yaşandığı dönemdir. Bu hızlı gelişimin eğitime en büyük katkısının bireyi ön plana almış olması da yadsınamaz. Her bireyin gelişimi, zeka, ilgi, hazırbulunuşluluk ve yetenek noktasının birbirinden farklı olması eğitimde bireysel farklılıkların önemini arttırmaktadır. Eğitim sistemimizde geleneksel yaklaşımda daha çok bireylerin zihinsel gelişimleri ile ilgilenilmekteydi.

Zihinsel gelişimi doğrudan etkileyen faktörlerden en önemlisi olan “zeka” hakkındaki çalışmalara bakıldığında 1920’lerde Spearman ile başlayıp sonrasında Thorndike ile gelişerek devam eden zeka çalışmalarında 1960’lara doğru Guilford’un “Küp Kuramı” ile artık zekanın birden çok çeşidi olduğu anlaşılabilir. Son olarak da Howard Gardner 1980’lerden günümüze şimdilik dokuz farklı çeşidini keşfettiği ve araştırmalarına halen devam ettiği “Çoklu Zeka Kuramı”nı ortaya atarak aslında eğitimde bireylerin birbirinden oldukça farklı öğrenme yapılarına sahip olduğunu vurgulamaktadır. Farklı öğrenme stillerine ya da farklı kişilik tiplerine sahip bireyler ile yaşadığı toplumda cinsiyetler arasında birtakım ayrımların olduğu bir ortamdaki bireyler arasında oldukça belirgin farklılıklar gözlemlenmektedir.

 Zor öğrenen veya kolay öğrenen öğrencileri tanımlama ve kıyaslama esasına değinecek olursak; zor öğrenen öğrenciler aslında öğrenmeyi öğrenmeyen kişilerdir. Her bireyin eğitimi algılayış ve kavrayış farkı olduğundan dolayı eğitimi alan öğrenci kendi doğasını yani nasıl daha iyi anlayacağını keşfedip bulmalıdır. Daha sonraki aşamalar da ise kendine has olan yöntemle eğitimini gerçekleştirmelidir.
Kolay öğrenen öğrencilere de değinirsek öğrenmeyi öğrenmiş kişiler diyebiliriz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu bireyler kendi doğasını iyi tanıyan bireylerdir ve alacakları eğitimlerde bu doğayla iç içedir. Kendini tanıyan insan her zaman daha kolay öğrenecektir çünkü eğitim insanın içinde başlar.

Bireylerin fiziksel gelişimleri hemen hemen aynı olmakla beraber zihinsel gelişimleri açısından farklılıklar yaşanmaktadır. Bu durum bireylerin eğitimimizin önemli etkenlerinden biri olan “hazırbulunuşluluk seviyesi”ne de etki etmektir. Eğitim sistemimizde yer alan yeni yönelim ve yaklaşımlar; “bireyi” ve “bireyin eğitim ortamındaki yeri” açısından oldukça önemli değişimler içermekle birlikte hala istenilen düzeyde değildir. Bu durum gerek eğitimcilerin bu anlamda yeterince yetişmemiş olmasından gerekse de eğitim ve öğretim ortamındaki donanımın yetersiz olmasından kaynaklandığı söylenebilir.

Bireyler arasındaki farklılıkların tespit edilip bu farklılıklardan yola çıkarak eğitim – öğretim ortamında yapılacak çalışmalarla sorun olarak algıladığımız olumsuz durumları en aza indirgemek mümkündür. Oluşturacağımız zengin bir öğrenme – öğretme ortamında bireylerin öğrenme kapasitesini arttırmak mümkün olacağı gibi bireylerin bu farklılıkların aslında yaşamda bir birey olarak aslında ne kadar gerekli ve önemli olduğu bilinci de bireye kazandırılmalıdır. Unutmayalım ki; eğitimde sahip olduğumuz bu farklılıklar bireyler açısından zenginlik kaynağı olmakla birlikte kaliteyi arama ve yeni buluşlar için de önemli bir zemin oluşturmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder